24 Kasım 2022

"BEN OT İSEM EĞER, ÖNÜNDEN ÇEKİLMEYE RAZIYIM"

 


       Anadolu'nun küçük bir kasabasında iki kız kardeş yaşamaktadır. Kardeşten de öte, arkadaş, iki samimi dost gibidirler. Annelerinin buyurduğu işleri hep beraber güçlerini kuvvetlerini birleştirerek can-ı gönülden yaparlar. Yokluk içindedirler fakat yine de mutlu bir hayat sürmektedirler. Günün birinde büyük abla, İstanbul daki bir akrabalarının vesilesiyle tanıdık biriyle evlenerek Büyükşehir'e gelin gider.

    Artık kasabada ablasından uzak, onun hasretiyle yaşamaya başlayan küçük kız kardeşe dünya dar gelmektedir. Kasabada nereye gitse, neye elini atsa, nereye baksa hep ablasını görmektedir. Sanki hayat ona zindan olmuştur. Keşke ablası evlenmeseydi. Keşke Büyükşehirlere gelin gitmeseydi. Kasabaya gelin olsaydı da istediği zaman, dilediği vakit görebilseydi. Ona akıl danişabilseydi. Doya doya her istediğinde kucaklayabilseydi. Lakin ablası kocaman şehirlere, ulaşılmaz dağlar ardına gelin olmuştu. Sabretmekten başka, hasretini yüreğine gömmekten başka elden ne gelirdi?.

    Kaderin cilvesine bakın ki küçük kız da kocaman şehirlere gelin olur.

    Ancak küçük kız kardeşin bir hastalığı vardır. Ablası da onun bu hastalığını bilmektedir. Hemde ciddi bir rahatsızlığı vardır. Ablası kendini Büyükşehir'in ritmine kaptırmış bir şekilde hayatını devam ettirmektedir. Iki kardeş nadirde olsa görüşme fırsatları bulabilmekterler. Küçük kız kardeşin rahatsızlığı günden güne artmaktadır. Ameliyat günü alınmış, bıçak altına yatmaya çok az kalmıştır. Küçük kız kardeş durumunu ablasına bildirmiştir. Öyle ya ablası büyükşehire gelin olduktan sonra kendisine dünya dar gelmiş ve hep ablasının hayalleriyle yaşamıştır. Çünkü ablası onun için herseyden önemlidir. O bir abla değil bir dost, bir arkadaştır. Ne zaman bir sıkıntıya düşse hep ablasını yanında bulmuştur. Bu seferde yine ablasını yanında bulacağını ümit etmektedir. Ve ablası ameliyat gününün alındığı, bıçak altına yatılacak gün için şehir dışında bir programlarının olduğunu, mutlaka gitmeleri gerektiğini, bunun kocası için hayati önem arzettigini beyan eder. Neden başka bir gün için randevu almadığını sitemle kardeşinin yüzüne söyler. Ne yapabilirdi ki küçük kız kardeş. Koskoca şehirde ancak o gün için randevu alabilmiştir. Elinden ne gelirdi ki. 

    Ve küçük kız kardeş ameliyat elbiselerini giymiş, hayatındaki en yakın arkadaşı olan biricik eşi ile ameliyathane kapısına doğru yol alırken, ablası şehir dışına çıkma telaşesindedir. Kücük kız Yüce Mevlanin yardımıyla ameliyattan çıkarak sıhhatine kavuşur. 

    Aradan yıllar geçer. Iki kız kardeş birbirlerini uzun süre görmezler. Arayıp sormazlar. Küçük kız kardeş günlerden bir gün, bir bahar günü eşi ve bir buçuk yaşındaki çocuğu ile çarşıya çıkarlar. Alış veriş yaptıktan sonra eve dönüş yolunda ablasıyla karşılaşır. içinde hasretle ablasına sarılmayı düşünürken ablasının şöyle dediğini işitir. "Ayının sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş". Küçük kız kardeş bir an ne olduğunu anlayamaz. Şok geçirmektedir. Yere yıkılması an meselesidir. Durumu farkeden hayat arkadaşı, can yoldaşı, biricik eşi bir hamlede tutarak yere düşmesine mani olur. Küçük kız kardeşin dudakları arasından, sanki nefesi kesilmişcesine bir ifadeyle şu cümleler dökülür:

   - "Ben ot isem, önünden çekilmeye razıyım".


  28/12/2014 Pendik

Mehmet İNCİ

Uzay Çağı Öyküleri 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder