25 Şubat 2023

HATIRLAR MISINIZ?

Kanatlarını her çırpışında kuşların,

Rüzgardan uğuldayışında çamların,

Salkım salkım üzümü olunca bağların,

Beni hatırlayabilir misiniz?


Fasulyeyi toplarken çubuğunda, 

Mısırları ayırırken somağında,

Çayların yudumlarken meşe gölgesinde

Beni hatırlayabilir misiniz?


Bahçe bozumu başladı denilebilir,

Yeşil soğanla domates yenilebilir,

Tavşan kanı çaylar demlenebilir,

Beni hatırlayabilir misiniz?


Yine sabah mı oldu? Ne iş yapalım?

Çimentomuz var, kumumuzda, harç karalım,

Boş durmaktansa nereye beton atalım?

Beni hatırlayabilir misiniz?


Hatırlamayı hak ettim mi sanki?

Duygularım bellidir, her an ki,

Özlemeye mecburum ne var ki,

Beni hatırlayabilir misiniz?


Mehmet İNCİ

Eylül 1995

Çorlu/Tekirdağ



SİZİNLEYİM

Kim demiş sizlerden ayrı kaldığımı,

Şafağın her söküşünde oradayım.

Engin mavi denizlere daldığımı, 

Gurubun her batışında oradayım.


Saklansa da gökyüzündeki güneş,

Ardına bıraktığı muhabbetindeyim.

Nur misali ağartırken geceyi ay,

Dünyaya bahşettiği ışığındayım.


Şu güz sonu rüzgar hafifçe eserken,

Yaprakları mırıl-mırıl yakartırken,

Bulutları şekilden şekile koyarken,

Memleketimin havasına aşığım.


Sevenimi nasıl unutabilirim,

Özündeyim, zikrindeyim, fikrindeyim,

Tüm muhabbetiyle severim kalbimin,

Yalvarışındayım, haykırışındayım.


Mehmet İNCİ

Eylül 1995

 Çorlu/Tekirdağ



YUFKACI KARDEŞİME (Kardeşime Sevgilerle)

     Yaklaşıyor yine bu akşam da saat, yirmi otuza,

     Geliyor okkası herkesten azami yüz otuza.

     Gözlüyoruz babaannemle birlikte şu kapının eşiğini,

     Sallamıştır durmadan  tam dört sene onun beşiğini.

     Günlerden Pazar da bir yandan, işleri seyrektir,

     Yapısı birazcık şişman, ama saçı seyrektir.

     Hele bir ayakkabısı var, sanki çocuk mezarı,

     Biraz da huyundan olsa gerek, çokça haşarı.

     Sabahleyin er çıkmıştı, garip bir halde evden,

     Güzel bir özelliği vardır; Dönmez sözünden.

     Bu akşam kederinden olsa gerek, unuttu sözünü,

     Allah üç sene ana sütüyle yoğurmuş onun özünü.

     Her akşamki gibi yirmi bir oldu saat,

     Var herhalde bu işte bir mazarat.

     Öyle olmasaydı gelirdi hemencecik evine,

     Dürülüveridir birden, kendi yorgan kefenine.

     Yufkacılıktır onun, bu zor olan mesleği,

     Şaşırmış olacak herhalde bu akşam feleği.

     Sabahtan akşama dek oklava ile savaşır,

     On altı oldu artık yaşı ,hamur bazusuyla güreşir.

     Yok mu ? hamuru hazırlamak sabahın er saatinde,

     Her şeyini, marifetini ortaya koyar, ne varsa elinde.

     Bir özrü var ki; Akşamları daim geç gelir,

     Geldiği billah, hemencecik yerlere serilir.

     Öyle yemeğini hep beraber ayakta yerler,

     Adı batsın Yufkacılığın, buna da "meslek" derler.


     Mehmet İNCİ

     Mart 1988  

     Karabük