24 Kasım 2022

GİTTİM-GÖRDÜM-YAZIYORUM

   *** 2012 Senelik İznimi memleketimde geçirmek gayesiyle 11 Ağustos 2012 günü ailecek şehirler arası otobüse binip Karabük'e doğru hareket ettik. Çocuklarımla beraber bende de tatlı bir heyecan vardı. Hele üç yaşındaki kızım Halime Zeynep daha farklı bir seviniyordu. Oğlum Numan ve Selman’a özellikle en ön koltukta bilet kestirmiştim.

*** Ramazan Ayının takriben onuncu günüydü. Otobüsteki görevli yolculara çay-bisküvi gibi servise başladı. Önce 1 ve 2 no.lu koltuğa servis hizmeti verdi. 1 ve 2 no.lu koltuktaki 50–55 yaşlarındaki amcalar Ramazan Ayı olmasına rağmen hemen verilen bisküvi ve kekleri yemeye başladılar. Sonra 3 ve 4 no.lu koltukta oturan oğullarım Numan ve Selman'a servis hizmeti sunmak için çay ve bisküvi türü yiyecekleri önlerine koyarken büyük oğlum Numan ” Biz niyetliyiz” diye görevliyi uyardı.

*** Nihayet yolculuk bitip köyümüze ulaştığımızda hepimizde tarifi mümkün olmayan tatlı bir sevinç vardı.

*** Arabadan inerken bir Hacı Amca “Hoş geldiniz” diyerek kolumu öyle bir kavradı ki dakikalarca bileğimi bırakmadı. Öyle oldu ki hemen 4-5 m. İlerideki babamın elini öpmeye muvaffak olamadım. Kolumu kavrayıp uzun süre bırakmayan Hacı Amcanın oğlu İstanbul da bir İlçe Belediyesinde çalışıyor. Arabadan inip beni ilk gördüğünde sanki kendi oğlu gelmişte ona sarılırmışçasına sevindiğinden kolumu bırakmadı sanırım. Nihayet bir zaman sonra kolumu kurtardım da babamın elini öpebildim. Köyde ilk karşılanmamız oldukça sıcak ve samimiydi.

***  Köyümüz emekli ve özellikle yaşlılar köyü olmuş.Buna en çok hastanede şahit oldum. Annemi doktora götürmüştük. Muayene sıra numarası yakın bir numaraydı. Dakikalar geçmesine rağmen anneme muayene sırası gelmiyordu. Kapının üstündeki ekranda “65 Yaş Üstü Hasta” yazıyordu. 65 Yaş Üstü Hastaların muayenesi bir türlü bitmek bilmiyordu. İşte o zaman anladım memleketimiz yaşlı kenti olmuş.

*** Gençler ekonomik nedenlerle şehirlere göç etmişler. Sokaklarda, evlerde, bağlarda, bahçelerde ve hatta camilerde hep yaşlılar var. Emekli ve yaşlı dedeler, nineler sevecek, öpüp koklayacak, bağrına basacak bir çocukları, torunlarını ancak hafta sonlarında, şubat tatillerinde ve özellikle yaz tatillerinde bulabiliyorlar. Bunun haricinde şöyle bir saçını okşayacak bir tatlı çocuğu bulabilmek mümkün değil. Bu nedenle sıladaki dedelerimizi ninelerimizi, torunlarını sevmekten mahrum bırakmamak için imkanlar elverdiği ölçüde gurbetten sılaya her dem uçmak gerek. “Gurbet Torunlarını” sılaların dan ayrı tutmamak lazım.

*** Köy halkının yaş ortalaması belirli bir yaşın üstünde olduğundan büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarla da uğraşanlar hiç yok gibi bir şey. Benim mahallem olan Yazıcılar Mahallesinde sadece üç hanede büyükbaş hayvanları var. Onun da iki tanesinde bir veya iki inek, bir de küçük yavrusu var. Yük taşımacılığında kullanılan eşek ise mahallemde sadece iki tane. Bir aile ise yaz boyu eşeğini sokağa salmış. Öbür eşeği ise diğer köylüler hafif işlerini görmek için ödünç alıyorlar. Sanki kiralıyorlar gibi bir şey.

*** Bağlar-bahçeler ve tarlalar çoğunlukla boz kalmış. Toprak işleriyle ilgilenen gayet azınlıkta. Sürülmeyen, ekilmeyen tarlalar ormana dönüşmüş. Köyün en yakın tarlaları hemen hemen ormana dönüşmekte. Çocukluğumda inek güderken top oynadığımız, çelik-çomak oynadığımız meralar ormana dönüşmüş. Ormanlar hızla genişleyerek sanki köyü boğmaya çalışıyor. Genişleyerek büyüyen ormanlarda genç nüfusun olmayışıyla da yabani hayvanlar rahatça geze bilmekte  Gündüz vakitlerinde bile köye yakın yerlerde rahatça dolaşabilmekte.

*** Köy halkımız seyyar manavlardan yumurta ve tavuk alıyorlar. Emekliler çoğunlukta olduğundan köyün ekonomik durumu iyi sayılır. O nedenle sanırım kimse tavukla falan uğraşmak istemiyor. Bunun yanında kendi çapında sütçülük yapmaya çalışan bir aileden süt-yoğurt alıyorlar. Köyümüz sanki köy görünümlü şehir olmuş. Köyde köy hayatı değil de şehir hayatı yaşanıyor.

*** Ramazan Akşamlarında verilen iftar yemeklerine tüm çevre köylerden misafirler çağrılıyor  Hatta uzak köylerden bile gelenler oluyor. On beş yirmi sene öncesinde köyümüz kalabalıkken pek uzak mesafelerdeki köylüler çağrılmaz veya onlar gelmezdi. Ama şimdi köy sakinleri hep yaşlı ve emekli olunca, kalabalık genç nüfus da olmayınca en uzak yerlerdeki yakınlar bile iftar yemeklerine iştirak ediyorlar. Eskiden yer sofralarında yemekler yenirken şimdilerde masalarda yemekler yeniyor. Nedeni gayet basit. Yaşlı ve emekli dedelerimiz yer sofralarına oturmada zorlanıyorlar.

*** Köyden şehre yolcu taşıyan duraklı dolmuşlardan eser yok. O taşınan yolcu selinden de eser yok. Sadece Cuma günü Karabük’ün genel pazarı olduğunda minibüsle yolculuk yapılmakta. Bunun dışındaki diğer günlerde Kartal marka eski bir LPG'li otomobille yolculuk yapılmakta. Kartal marka LPG'li otomobile sığmadıysanız arka bagaj ne güne duruyor. Hemen oraya geçiveriyorsunuz.

*** Acemi defineciler tarafından köyün araziler yer-yer kazılmış. Bu kazılardan köy meydanındaki eski bir evin kapı önü de nasibini almış. Bu işleri acemice yapanlarda yaptıkları işi ballandıra ballandıra anlatıyorlar.

*** Özellikle kendi mahallem olan Yazıcılar Mahallesinin çöp sorunu had safhada. Bu soruna çok acil bir çözüm bulunması gerekiyor. Mahallemizin şimdilerde önemini yitirse de birkaç yıl öncesine kadar tek ve yegane içme suyu ihtiyacının giderildiği, çamaşırların yıkandığı “Aşağı Pınar” namıyla bilinen su kaynağına doğru hemen köy meydanından aşağıya doğru halkımız elinde ne gibi bir çöp olduğuna bakmadan atı-vermekteler. Atılan bu çöplerin içerisinde hayvan yiyeceği, odun parçaları, turşu atıkları ve hatta koku yapabilecek tavuk artıları bile yer almakta. Mahalleye karşı taraftan girerken o kadar kötü bir görüntüsü var ki. Gerçekten bizim insanımıza yakışmayan bir görüntü. Bu acil soruna bir acil çözüm olması gerek.

*** Yazıcılar Mahallesinin evlerde içme ve kullanma suyu olarak kullandığı “Terletme Suyunun” başı her türlü çöplerle doldurulmuş. İçme suyunun sağlandığı bölgenin temiz olması gerekir. Çeyil Bölgesinde, Çay Yolu boyunca her türlü katı atık traktörlerle taşınarak ormanlık araziye bırakılmış ve bırakılan katı atıklar da yuvarlanarak aşağıdaki dereye kadar ulaşmış.

*** Bahçe sulamada kullanılan sulama suları yetersiz olduğundan su kayıplarını önlemek için kapalı kanallar ve borular döşenerek daha önce yüzeyden akan sular yer altına alınmış. Daha önce yerin üstünde akan su, şimdilerde yerin altından kapalı kanallarla bahçelere ulaşıyor. Hayvanlar, kuşlar, börtü-böcek içmek için su bulmakta güçlük çekiyor.

*** Köye gittiğimizde kızılcık ve böğürtlen zamanıydı. Köyümüzün hemen alt tarafında bol miktarda kızılcık ve böğürtlen bulunuyor. Yanıma kızımı da alarak derelere doğru inek gütmeye gittik. İnek güderken de bol miktarda kızılcık ve böğürtlen yedik. Kızım kızılcık ve böğürtleni o kadar sevdi ki. Kızılcığın ekşi ve acılığına aldırmadan yemeye devam etti.



12.10.2012

Mehmet İNCİ 

PENDİK/ İSTANBUL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder