21 Kasım 2022

BAK BURADA NE YAZIYOR

        

 Soğuk bir kış günüydü. Ana yollar, Büyükşehir Belediyesinin  tuzlaması sonucu kardan temizlenmişti. Bununla beraber ana yollar hariç her tarafta kışın simgesi Beyaz Örtü hakimdi. Güvercinler, kuşlar, kediler ve sokak köpekleri, beyaz karın üzerinde gördükleri herhangi bir nesneye midelerinde hissettikleri açlık dürtüsüyle hışımla saldırıyorlardı.
          İhtiyaçlar listesi elime tutuşturulmuş bir şekilde markete doğru ilerliyordum. Kimileri marketten alış-verişlerini yapıyor, kimileri fırından sıcak-sıcak taze ekmekler alıyor, kimileri durakta dolmuş veya otobüs bekliyordu.  Derken İkindi Ezanı okunmaya başladı. Abdestim vardı ve doğruca Mahalle Camiine girdim. Cemaat namaz için hazırlanıyordu. Dışarısının o çivi gibi keskin soğuğuna karşı caminin içi oldukça sıcaktı. Alttan ısıtmalıydı. Halılarıda gayet kaliteli ve yeniydi. Orta yaş ve üstü olan Cami Cemati kışa ve soğuğa karşı hazırlıklıydı. Kalın kabanlar giyilmiş, boyun atkıları takılmış, eldivenlerde unutulmamıştı. Alttan ısıtmalı kaiteli ve yeni halıların üzerinde, sıcacık ortamda İkindi Namazını eda eylemiş ve cemaat dışarıya doğru yavaş-yavaş çıkmaya başlamıştı.
        Derken cemaatten kalın kabanlı, boyun atkılı  orta yaş üstü bir beyefendinin sinirli ve kaba sesleri Cami Avlusunda yankılanmaya başladı.
          Tamamen karla kaplı cami avlusunun ortasında ayaklarında yazlık ayakkabı, üzerinde ince bir hırka, saçları dağınık, elleri, yüzü ve burnu soğuktan kan kırmızısı kesilmiş, tahminen ortaokul çağı bir kız çocuğu. Ellerini Cami Cemaatine doğru açmış, yardım istiyor:
        - Amcalar, dedeler. Ne olur bir ekmek parası.
        Kalın kabanlı, boyun atkılı orta yaş üstü beyefendi, İlçe Müftülüğünün cami duvarına asmış olduğu “Dilenciler ve Seyyar Satıcılar Giremez” yazısını işaret parmağıyla gösterek kızcağıza öfkeli bir şekilde soruyor:
        -Bak burada ne yazıyor?


     Mehmet İNCİ

 27/01/2017   İstanbul

    Uzay Çağı Öyküleri
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder