25 Ocak 2023

MESAİM BİTTİ. GÜNEŞ HALA BATMAMIŞ. NE TUHAF!

     


        Mesai bitiş saati yaklaşmıştı. Tüm firma personelleri çıkış kapısına yönelmiş kart okutma yöntemiyle bir bir çıkış yapıyorlardı.. Mahallenin yağız delikanlısı da kartını sisteme okutmuş ve çıkış yapmıştı. Deri kordonlu saatine şöyle bir göz gezdirdi. 17;06’ yı göstermekteydi. İkindi sonrası güneşinin ışınları gözlerini kamaştırmıştı sanki. Hava ne kadar da aydınlık diye düşündü içinden.

Askerden sonrası başlamıştı onun hayatla kavgası. Ne yapsa, neylese güzel bir iş bulamıştı. Bir kaç küçük firmalarda çalışmış, bir meslek öğrenmeye gayret etmişti. Az çok karnı doymaktaydı. Eline dolgun para geçmese de kerpiç evde yaşamaya çalışan ailesine yetmekteydi. Küçük prensesine her akşam iş çıkış mutlaka bir çikolata alır, küçük delikanlısını da unutmazdı. Ona da çubuk kraker alırdı. Eşi ise kerpiç evi huzur bahçesine çevirmiş, her gün gece yarısı, yatsıdan sonra işten gelen  evinin direğini pencerenin kıyısında huzur ve sabır içinde beklemekteydi. Mutlu, huzurlu bir ailesi vardı mahalle delikanlısının. Lakin çalıştığı firmanın mesai oldukça uzundu. Sabah normal saatinde başlayan yoğun tempolu çalışma, yatsıdan sonra ancak bitmekteydi. Üstelik hafta tatili de yoktu. Günler ayları, aylar yılları kovaladı ve askerlik sonrası başlayan hayat kavgasında  onuncu senesine ulaşmıştı mahalle delikanlısı. Eşi de kendisi de sağlığa ve huzura başkaldırmış bu çalışma ortamına  mecburen katlanmak zorundaydılar. Büyümekte olan evin yavruları için, onların geleceği için, en azından ayakta ve hayatta kalabilmek için sabır ve sebat gerekiyordu. On yıl boyunca hiçbir gün, akşam güneşinin batışına şahit olmamıştı. Hiçbir gün aydınlık bir ortamda mesai çıkış yapmamıştı. Her daim uykuda görüştüğü civcivlerinin uyuyan gözlerini öpüyor, siyah saçlarını okşuyordu.  “Ya Rab. Sen beni. Benim kalbimi. Yüreğimin acısını biliyorsun” diye dua ediyor, kendine  “şu yıllardır uyanık göremediğim çocuklarımın hatırına bir çıkar yol göster” diye defaatle dua ediyordu.

Onun bu haline yeni vakıf olan bir komşusu, uluslararası formatta iş yapan saygın bir firma sahibi ile görüşme yapmaktadır. Durumu şirket sahibine açar. Mahalle delikanlısının halini ona arz eder. Tüm sıkıntılara rağmen hiçbir gün işini aksatmadığı, izin dahi kullanmadığını, mahalleli tarafından pek tanınmasa da çocuklarının çok ahlaklı ve başaralı öğrenciler olduğunu anlatır. Firma sahibi, kendisine de böyle çalışkan, dürüst, ahlaklı ve başarılı bir gençin lazım olduğunu söyleyerek kartını bırakır. Ve nihayetinde kader ağlarını bu sefer iyiliğe, güzelliğe ve doğruluğa doğru örmeye başlar. Bizim mahalle delikanlısı dolgun bir maaş ve iyi bir ortamı olan, üstelik güneş batmadan mesaisinin bittiği firmaya işe başlar. Yıllardır güneşin batışından sonra mesaiyi bitiren gencimiz, henüz ikindi vakti güneş batmadan yeni işinden çıkmaktadır. Firmanın merdivenlerinden inerken ikindi güneşi sağ tarafından kendisini selamlamlar. Şaşkınlık içerisindedir. Dilinden şu cümleler dökülür:

-Mesaim bitti. Güneş hala batmamış. Ne tuhaf!..



Mehmet İNCİ

22/01/2023

Pendik. İstanbul

Uzay Çağı Öyküleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder