12 Ocak 2023

KAHVE BİR FİNCAN İÇİLİR EVLADIM!..

 


Şehrin varlıklı muhitindeki mütevazi döşeme dükkanında mola vermiş, yardımcısı çırak Ali ile çay içmekteydi Nazım Usta. Adeta baba oğul gibi olmuşlardı. Sabahın ilk ışıklarıyla açtıkları küçücük atölyelerini, yine akşamın son ışıklarıyla kapatıyorlardı. Yıllar yılları kovalamakta, zaman hızla ilerlemekte, çırak Ali hızla boy atmakta ve Nazım Ustanın saçlarına aklar düşmekteydi.

-Ya oğlum Ali, derken  Nazım Usta, yılların acımasızlığını bir çırpıda anlatmak istiyordu sanki. Şehrin kenar mahallesinden ekmek teknesi dükkanına banliyö treniyle ulaşmaya çalıştığını, trenden inince istasyonun hemen yanı başındaki mahalle camisinin şadırvanında ayakkabılarının çamurlarını yıkadığı, asansörleri olmayan yüksek katlı binalardan kanepe ve koltukları omuzlarında nasıl indirdiklerini ve aynı şekilde tamir sonrası nasıl çıkardıklarını. 

İlkokul sonrası gelmişti koca şehre Nazım Usta. Üzerindeki elbiselerden ve kolundaki kurmalı saatinden başka bir varlığı yoktu. Beyoğlu’nun Kasımpaşa’ya bakan tarafında döşemeci ustası bir gayr-i Müslim vatandaşın dükkanında iş bulmuştu. İş başı yaptıktan birkaç gün sonra ustası, onun kalacak bir yeri olmadığını fark etmiş ve dükkanında kalmasına izin vermişti. Elleri döşeme zanaatına oldukça yatkındı. Gayr-i Müslim  ustasından da çok şeyler öğrenmişti.

Tüm bunları düşünürken demli çayından bir fırt daha çekti Nazım Usta. Muhitinin sayılı esnafları arasına katılmakla kalmamış, edebi ve fikri toplantılarda da söz söyleme salahiyetine ulaşmıştı. 

Edebi ve fikri toplantılardan tanıdığı bir müşterisi, ustayı oturma gruplarını tamir ettirmek ve fiyat sormak gayesiyle  evine davet etmişti. Çırağını da alarak verilen adrese saatinden önce ulaşmıştı. Şehrin en güzide, en nadide semtindeydi davet edildikleri ev. Gün görmüş, ilim, irfan sahibi olan ev sahibi, onları güler yüzle karşılamış ve geniş bir balkona almıştı. Karşı yakada sultan sarayları, yalılar ve tarihi camiler görülmekteydi. Bulundukları evin önündeki boğazda oluşan dalgalar sanki onlara hoş geldiniz şarkısı çalmaktaydı. İlim irfan sahibi evin beyefendisi, ustamıza önce bir güzel kahve içme telifi yapar. Gelen kahveler karşılıklı muhabbet içerisinde içilmektedir. Kahve, sohbeti koyulaştırmıştır. Kırk yıllık dostane sohbetler etmektedirler. Balkonun kenarında kahvesini bir çırpıda bitiren çırak Ali, elinde tepsiyle vakarlı bir şekilde fincanları toplamaya gelen evin hanımefendisine, teşekkür babında başka bir kahve daha içmeyeceğini söyledikten sonra, Nazım Usta Ali'nin kulağına yavaşca eğilerek şöyle der:

-Evladım. Zaten kahve bir fincan içilir.


12/01/2023

Mehmet İNCİ

Uzay Çağı Öyküleri

Pendik. İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder