10 Ekim 2024

ARTIK BİR TARAĞA İHTİYACIM YOK



Mesai çıkışı bindiği iş yeri servisinden indi. Mahalle bakkalına uğrayarak bir kısım ihtiyaçlarını tedarik etti. Yorgun adımlarla evine doğru ilerleyerek daire kapısının ziline çaldı. Eşi tatlı bir tebessümle kapıyı açtı. Selam vererek huzur dolu yuvasına ulaştı.
Elini yüzünü yıkamış ve rahatlamış bir şekilde koltuğa oturdu. İçerisinden dua etmeye başladı. “Rabbime hamdolsun. Bir evim, bir işim, iyi bir eşim ve hayırlı bir çocuklarım var. Ne mutlu bana. Mevlam mutluluğumuzu daim eyleye”
Akşam yemeği sonrası evin hanımı çay servisine başladı. Evin küçük prensesi de annesine yardım ediyordu. Çaylar içilirken evin hanımının iğne-iplik ve eşarp ile meşgul olduğunu gördü. Annesi prensesi için bir şeyler hazırlamaktaydı zira. Çaylar içilmeye devam ederken evin hanımı kızından küçük bir makas getirmesini, eşarp kenarındaki küçücük kılcal ipleri kesmesi gerektiğini söyledi. Tam bu esnada çayından son bir yudum alan ev reisi, “hatun dur, sana bir çakmak getireyim de kılcal ipleri yakalım” dedi. Ve askıdaki çantasını odaya getirerek içiresinden çıkardığı çakmağı eşine uzattı. Hayırdır efendi dedi eşi. Sigaraya mı başladın? Yok hatun dedi. Biliyorsun çakmak taşımak sünnettir. Eşi tekrar sorar: Peki çakı bıcağı da var mı? Onu da çantasından  çıkaran evin reisi bir soruya daha muhatap olur: Peki ya tarak ta var mı? Onu da yanında taşıyor musun?
İşte bu soru, evin reisinin hiç beklemediği ve bir gün sorulacağı kesinlikle aklına gelmeyen bir soru idi. Sağ eliyle eline şöyle bir alnına ve oradan ta ense köküne kadar götürdü. Parmaklarına ense kökünde bulunan birkaç saç teli değdi. Tebessümlü bir şekilde eşine cevap verdi:
-Artık bir tarağa ihtiyacım yok.

10/10/2024
Mehmet İNCİ
Uzay Çağı Öyküleri 
Pendik/İstanbul

9 Ekim 2024

EFENDİ. BİR CÜZ’ÜM KALDI. OKUYABİLİR MİSİN?



Hafta Sonu kahvaltısı hep beraber yapılmıştı. Uzun saçlı küçük babasının kucağında, kumral delikanlı da annesinin dizinin dibinde belki de en mutlu kahvaltılarını yapmışlardı. Evin genç hanımefendisi ailecek  hafta sonu etkinliğine katılmak için çocuklarını hazırlamaktaydı.
Nihayetinde küçük çekirdek ailemiz evlerinden çıkarak hemen yakınlarındaki metro istasyonuna vardılar. Sanki tüm mahalle hafta sonu etkinliğine katılmak için metro istasyonuna akın etmekteydiler. Birinci trene binmeleri mümkün olamadığından bir sonraki trene binmek zorunda kalmışlardı. Her ikisinin kucağında birer çocuk olduğu halde hemen gelen terene binmek için ilerlediler. Genç bir delikanlı kucaklarında çocuk olan aileyi görünce hemen yerini onlara verdi. Karşılıklı göz selamlaşması sonrası ailemiz oturacak bir yer bulabildiler. Birkaç durak sonra tren gittikçe kalabalıklaşmaya başladı. Kimileri bu kalabalıkta kendilerini sakınmakta, kimileri ise hiç oralı bile olmamaktaydı. Kalabalık ortamdan rahatsız olan genç hanımefendi, hem kendini hem de eşini (belki de eşinin gözlerini) bu olumsuz ortamdan korumak adına kendince bir çözüm yolu bulmak istedi. Mahallede arkadaşları ile hatim programları düzenleyip ayda bir Kuran-ı Kerim hatmi yapmaktaydılar. Çocukları kucaklarında olmasına rağmen okuması gereken cüzleri burada okuyabilirlerdi. Kaldı ki cep telefonları da buna müsaitti. Ve bu fikrini eşine teklif eder:
-Efendi. Okunması gereken bir cüz’üm var. Okuyabilir misin?


06/10/2024
Mehmet İNCİ
Uzay Çağı Öyküleri 
Pendik/İstanbul